27 Mayıs 2014 Salı

Merhaba herkese,
Yazmayalı çok uzun zaman olmuş, bu sürede bir sürü acı yaşadık, oyüzden de hiç yazasım gelmedi hepiniz gibi, ama hayat bir şekilde geçiyor, tabi ki yaşadığımız acılar unutulmuyor ama hayatta üzüntü ve mutluluk hep bir arada. 

Bir önceki yazımda Antalya'ya eğitime gideceğimi söylemiştim, gittim :) Gittiğimiz otelden bahsetmek istiyorum biraz size, çünkü malum önümüz yaz, belki birilerinin işine yarar. Gittiğimiz otel Mirada Del Mar. Göynük'ün hemen girişinde, denize sıfır, 5 yıldızlı. Otel çok temiz, çalışanlar ilgili ve güleryüzlü, yemekler lezzetli ve çeşitleri iyi, denizi güzel (ben giremedim ama, görüşünüşü güzeldi:)) 4 adet su kaydırağı var, mini club'ı var, animatörleri çok başarılı ama özellikle gece yapılan shovlar kesinlikle çok profesyonel ve muhteşemdi, her gece mutlaka çok başarılı bir shov grubu geldi. (parayla bilet alıp gidip zevkle izleyebileceğiniz shovlardı o kadar söyleyeyim, siz anlayın :)) Otel çocuklu aileler içinde çok iyi, kesinlikle tavsiye ediyorum.

Eğitimden sonra Bodrum'a gittim. Ortakent'te Lugga Butik Otel diye bir otelde kaldık. Otel yeni açılmış, her yer tertemiz, havuzu gayet büyük ve güzel, denize sıfır, kahvaltısı fena değildi (fena değildi yazıyorum çünkü açık büfe 5 yıldızlı otel kahvaltısından sonra bana öyle geldi, normal zamanda gitsem daha çok beğenebilirdim :)) Odalar çok geniş ve konforluydu. Burayada çocuklarla rahatlıkla gidilebilir. 

Bodrum'da otele giderken bi yer keşfettik "Rüzgarlı Bahçe". Ortakent kavşağından girin, Osmanlı Kasabının karşısındaki yola sapın (solda kalıyor yani) dümdüz gidin sol tarafta, önünde dev lale şeklinde lambalar var. İnanılmaz huzurlu ve güzel biyer. Ağaçlar ve ç,çeklerin içinde, yapay bir göl yapmışlar ördekler yüzüyor, çok tatlı bir köpekleri var, kahvaltıları çok meşhurmuş ama biz hem akşamüstü hem de tok gittiğimiz için bişey yiyemedik sadece içtik, siz giderseniz bizim gibi yapmayın, menüleri çok güzel gözüküyordu ve fiyatlar bana gayet makul geldi, çocuklar içinde çok güzel bir parkta var.

İşte böyle umarım işinize yarar bilgiler vermişimdir. Şimdilik bu kadar. Tekrar yazana kadar kendinize iyi bakın :)

Hiç fotograf koyamadım ama google amcaya sorarsanız size bir sürü görsel gösterir, her şeyide devletten beklemeyin yahu :))


16 Mayıs 2014 Cuma




Merhaba,
Geldim ben ama hiç hoş gelmedim, çok üzgünüm, söyleyecek hiç bişey bulamıyorum. Madencilerimize Allah rahmet eylesin, herkese, özellikle de ateşlerin düştüğü ailelere Allah sabır versin. Milletimizin başı sağolsun.

8 Mayıs 2014 Perşembe

Selamlar

Aslında bugün sizlerle İstanbul'dan yaptığım alışverişleri paylaşacaktım ama fotolarını çekmeyi unuttum. Ben unutkan ve tembel bir blogerrım napayım, Allah'ta beni böyle yaratmış yapacak bişey yok :) Yani kısaca bugün bir post yok. Önümüzdeki haftada olmayacak çünkü yarın Antalya'ya gidiyorum. Antalya diyince hemen ooo yapmayın:) çünkü eğitime gidiyorum. Sürenin 1 hafta olması ve eğitimin Kemer'de 5 yıldızlı bir otelde yapılacak olması bunun "eğitim" olduğu gerçeğini unutturmuyor maalesef. Neyse genede hiç yoktan iyidir. Hep ders yoktur ya, arada illaki dinlenir, yer içeriz, yanımda sevdiğim arkadaşlarımda olacak, iyi gelir bu eğitim bana :) (züğürt tesellisi işte)

Eğitimden sonra gelirim anlatırım size naptım ne ettim, ne öğrendim, otel nasıl diye. Malum önümüz yaz, belki gidecek otel bakıyorsunuzdur, bir faydam dokunur. Görüşüne dek kendinize iyi bakın, güzel bir haftasonu ve hafta geçirin imşallah.

5 Mayıs 2014 Pazartesi


Günaydın, iyi haftalar herkese :)

Bu haftasonu çookk gezdim, çookk yoruldum ama çookk keyifliydim. Çünkü Antalya'dan ilkokul arkadaşım ailesiyle bana geldi. 2 gün onlara İzmir'i gezdirdim, yedik, içtik bol muhabbet ettik (çocuklardan kalan fırsatlarda tabi) 

Cumartesi sabahı Bostanlı Denizpark'a kahvaltıya gittik. Daha önce bahsetmiştim zaten, gene aynı ilgi alaka, hızlı servis, gene karnı doymuş ve mutlu biz :) Sonra feribota binip karşıya geçtik, ordan Tarihi Asansöre çıktık. Manzaraya bayıldık. Ama ben uzun zamandır gitmemiştim, arabayla gittik tabi oraya ve saf gibi paralı otoparka koyduk arabaları, 20 dakika için 15 lira para ödedik. Oysa ki Asansörün önünde ücretsiz otopark varmış, biz yaptık bir saflık, siz yapmayın sakın aklınızda olsun :) Asansörden sonra plan kemeraltına gitmekti ama plan değişti ve Alsansancağa gittik, orada da Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Yarışı varmış, h,çbir soksğa giriş izni vermiyorlardı, arabaları taa limanın oraya bıraktık, bol bol yürüdük, yemek yedik Edirne Kırkpınar Lokantasında yedik, yemekler oldukça güzeldi, çalışanlar güleryüzlü ve ilgiliydi, ortam temiz ve nezihti, yolunuz düşerse gidin (Kıbrısşehitlerinde) Karnımız doyunca Kordan'a gittik bişeyler içtik, sonra Antalya'da İkea yokmuş, Bornova Forum'a gittik, çocuklar orda oynadılar, arkadaşım İkea'yı boşalttı :) Sonra Bostanlı'ya gittik, Edem 46'da waffle ve dondurma keyfi yaptık. Gece için midye bira aldık, evde keyif yaptık :)

Pazar günü kahvaltı için Zeytinlerdeki Tepe Kahveye gittik. Kahvaltısı muhteşem, ortamda süper, çocuklar içinde çok eğlenceli biyer, mutlaka gidin ve kahvaltısını deneyin. Bayaa bir yedikten sonra Ildırı'ya geçtik. Orada Ege Orman Vakfıyla arkadaşlarımın düzenlediği 1919 Korusu'nun açılışı vardı. Gittik kızlarımla birlikte ağaçlarımızı diktik, temiz havamızı aldık, kekiklerimizi topladık, sonrasında yorgunluk kahvelerimizi içtik ve İzmir'e döndük. Arkadaşlarımı uğurladıktan sonrada evde dinlendik. Ay yazarken yoruldum, umarım siz okurken sıkılmamaışsınızdır. 1-2 foto ekleyeyimde daha da sıkılmayın bari :) Hepinize güzel bir hafta diliyorum.


Kırkpınar Lokantasındayız. Yemeklerini bitiren çocuklara balon, lolipop ve ahçı şapkası veriyorlar, Kızlar çok sevdi :)
Bu 4 yapraklı yoncayı, Forum'da buldum, hemde elime ettiğim ilk yonca buydu :) Uamarım daha da şanslı bir dönem beni bekliyor .

Kızlarımında artık dikili ağaçları var :)

2 Mayıs 2014 Cuma

Günaydın herkese,
Nihayet bugün cuma, gerçi bana pazartesi gibi geliyor ama :)
Bugün bloglara bakıyorum da herkes film tanıtımı yapmış, bende kusur kalmayayım dedim, dün seyrettiğimiz 2 filmden bahsedeceğim.

İlki Kafa Avcıları




Film Norveç-Alman yapımı. Başrollerinde benim tanıdığım kimse yok, ilk 20 dakikası sıradan bir film olarak başlıyor, ama sonrası gerçekten heyacanlı ve sürükleyici bir film. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Konusu ise Beyazperde sitesinden: "Roger, istediği her şeye sahip olan bir adamdır. Fakat olması gerekenden çok daha büyük bir lüks içerisinde yaşamaktadır. Bunu devam ettirmek amacıyla ek bir iş yapması gerekir. Seçtiği ikinci iş ise sanat eseri hırsızlığıdır. Bir galeri açılışında tanıştığı Clas, bir iş için aradığı mükemmel bir aday olmasının yanı sıra Roger'ın kendisine istediği çok değerli bir tabloya da sahiptir. Roger ayağına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmek için harekete geçer ve en büyük kişisel vurgununu yapmak üzere planlamalara başlar."

İkinci film ise Sihirbazlar Çetesi

Atlas isimli son derece karizmatik ve etkileyici bir illüzyonistin liderliğini yaptığı, dünyanın en iyi sihirbazlarından oluşan 'Four Horsemen' (Mahşerin 4 Atlısı) ekibinin başından geçenleri konu alıyor. Ekip üstün sihir marifetlerini sadece sahne gösterileri için değil, soygun yaptıkları bankaların sistemlerine erişmek ve izleyicilerini soymak için kullanıyorlar. Bu adamlar izleyicileri önce başka bir kıtadaki bir bankayı soyarak, daha sonra beyaz yakalı bir suçlunun bankadaki milyon dolarlarını izleyicilerin banka hesaplarına aktararak şaşırtıyorlar. Bunun üzerine onları durdurmaya kararlı olan özel FBI ajanı Dylan bu çetenin peşine düşer . Heyacanlı, güzel düşünülmüş eğlenceli bir film. İyi vakit geçirmek için izlenebilir film.

İşte böyle. Haftasonu misafirlerim var, Çeşme'ye gideceğiz, umarım keyifli olur. Hepinize keyifli ve mutlu haftasonları 


30 Nisan 2014 Çarşamba

GELDİKK
İstanbul'u fethedip geldik demeyi çok isterdim ama hava sebebiyle istediğim gibi gezemedik. Ama olsun havası bile yeterdi bence. Zaten amaç kızlarımın uçağa binmesiydi, o amacımıza ulaştık. Bonusu olarak Aqua Florya'yı, Miniatürk'ü Eminönünü, Mısır Çarşısını, Marmara Forum'u, Beylikdüzü pazarını, Yeşilköy'ü gördüler. Kuzenler ve onların çocuklarıyla kudurdular, eğlendiler, yediler, içtiler ve İzmir'i ve evimizi özlemiş olarak geri döndüler, daha nolsun dimi ama :)

Aqua Florya'ya bayıldık, çok güzel bir yer yapmışlar, çeşit çeşit balık ve deniz canlılarının yanı sıra, heykeller, Amazon Ormanları, gemi maketleri ve 7 D sinemasıyla gerçekten çok güzel ve eğlenceli bir yer yapmışlar. Amazon Ormanında gezerken yerler ıslaktı, bende " bakın burası orman ya yağmur yağmış" dedim. Damla'da "bence görevliler ıslatmış anne" dedi :)) Akvaryumdan çıkınca AVM'yi gezdik, şık ve ferah bir AVM'ydi, yemek yedik kahve içtik, mekanlar oldukça şıktı. Yanlız inanılmaz çok Arap turist vardı dikkatimi çekti.


Pazartesi günü Miniatürk'e gittik. Eserler en ince ayrıntısına kadar bire bir yapılmış, sesli rehber sistemi çok güzel, çocuklar için dev satranç alanı, oyun parkları ve masal anlatan kocaman bir ağaç var, ve çocuklar kesinlikle sıkılmıyorlar. Fiyatlarda çok uygun, yetişkinler 5 TL, öğrenciler 3 Tl. Bence kesinlikle görülmesi gereken bir müze.



Bu kadar geziden sonra karnımız acıktı ver elini Eminönü. Orada hemen balık ekmek ve turşu sularını mideye indirdikten sonra (bütün gece tabi su içmekten helak oldum :)) istikamet Mısır Çarşısı. Kızlara çarşıdaki esnafın nerdeyse tamamı , lokum, çerez, kurutulmuş meyve ikram etti, ve hiç birinide geri çevirmedi sıpalar, ağızları hep doluydu tüm çarşı boyunca :) Ee tabi anneleri olarak bende biraz yemiş olabilirim :)
Karnımız doydu, sırtımız pek, çiçek pazarınıda gittik, orada kuş, balık, çiçek, böcek ne varsa baktık, elledik, sevdik :)
İşte kısaca böyle bir geziydi, aslında daha çok yere gittik ve daha çok foto var ama, hepsini yüklemeye benim sabrım yok. Umarım okurken sıkılmadınız. Allah yenilerini nasip eder inşallah :)

Hepinize güzel bir hafta diliyorum. Yarın tatil zaten, yatcaz kalkcaz, yatcaz kalkcaz hop haftasonu :)


25 Nisan 2014 Cuma

BEKLE BENİ İSTANBULLL

Bugün İstanbul'a gidiyoruz kızlarımla, onlar ilk kez uçağa binecek, ben de uzun zamandan sonra İstanbul'a gideceğim içinüçümüzde  heyacanlıyız. Umarım güzel geçer, döndükten sonra görüşürüz. Kendinize iyi bakın.

18 Nisan 2014 Cuma

SEVDİKLERİM

Bugün nihayet Cuma, en sevdiğim gün. O yüzden bugün sizlere yediğim zaman beni mutlu eden (ama bir bölümü maalesef zararlı) atıştırmalıklardan bahsedeceğim.

Ülker Kellogs Extra Granola.
Benim kemiklerim çok güçsüz, o yüzdende süt ve süt ürünlerini çok tüketmem gerekiyor. Ben süt sevmiyorum, ama söz konusu sağlık olunca mecburen içiyorum. Akşamları pek sorun olmuyor ama sabah zorlanıyorum. Sabaharı süt içmenin yolunu bu kahvaltılıklarda buldum. Hem sütümü içiyorum, hem karnım doyuyor hem de besleniyorum, daha ne isteyim. Ayy çok reklam metni gibi oldu ama kesinlikle reklam yapmıyorum, zaten reklam yapacak olsam Ülker'in reklamını yapmam. İki türü var birisi meyveli, diğeri çikolatalı ben ikisinide çok severek yiyiorum. Meyvelinin içinde gerçek kurutulmuş meyveler var (muz bile var), çikolatalıda da parça parça bir sürü çikolata. İkisinide tavsiye ederim.

 Ala Turca Çörekotlu Kıtır
Bunu yeni keşfettim ama süper bişey (tabi içeriğindeki zaralı şeyleri görmezseniz, bunları kızlarıma vermiyorum, sadece işyerinde yiyiyorum ) Cipsin kalınını düşünün kraker gibi ama lezzeti cips gibi, çayların yanında süper gidiyor, bunu da tavsiye ediyorum.



Bunlarda film syrederken vazgeçilmezlerim. Ben en çok baharatlısını seviyorum. Acı yiyemediğim için acılısını almıyorum ama o da güzel tadına baktım. Tuzlusu da birayla falan iyi gider.


Kendime terapi yapmak istediğim zaman (evet yanlış okumadınız, ben çekirdekle terap yapıyorum, çünkü çekirdek yerken başka hiç bişey düşünemiyorum :)) Tadım'ın ayçekirdeğinden başka bişey almıyorum. Bir paket çekirdeğin hepsi mi bu kadar lezzetli olur kardeşim. Tadım'da oluyor valla.


Evet bu güzel şeyde nefis bir cheesecake. Ben en çok frambuazlısını seviyorum. İnanılmaz lezzetli, en iyi yerlerde yediğiniz cheesecakelar gibi, kime yedirdiysem bayıldı. Eskiden Tansaşlarda olurdu ama artık göremiyorum. Gören duyan olursa haber versin olur mu?

Ve son atıştırmalığım ise bu mini dondurmalar. Boyut olarak çok güzel, hiç fazla ya da az gelmiyor. Yaz kış dolabimda olur kendileri. Ailecek severek takip ediyoruz :)

Az öncede yazdığım gibi, hiç biri reklam amaçlı yazılmadı. (Zaten benim gibi küçük bir blogu seçmezler sanırım firmalarda :)) Ben seviyorum hepsini belki sizde seversiniz diye yazdım. Görsellerin hepsinide Google'ndan aldım.

Hepinize tatlı, mutlu , eğlenceli bir haftasonu diliyorum.

15 Nisan 2014 Salı

Selamlar,
Bahar geldi, böyle oldu. Hiç bişey yapasım yok, enerjim yok hal böyle olunca bloga yazacak yazı da yok. Aslında var ama, yazacak birisi yok :) Neyse bu kadar mızmızlık yeter. 

Pazar günü kızlar bendeydi, atladık arabaya Seferihisar'a gittik. Orada benim kuzenim var. Orda hoş beş muhabbet, sonra güzel bir yemek, ardından da kahve içmeye ver elini Sığacık. Nam-ı diğer Cittaslow. Sığacık yavaş olabilir ama çoook kalabalıktı biz gittiğimizde, üstelikte saat akşamüzeri 4'tü. Arabaya zar zor park yeri bulduktan sonra Marinayı gezdik biraz, çok şık cafeler açılmış. Sonra meşhur pazarına gittik, baklavalar, börekler, sarmalar, mercimek köfteleri, reçeller, turşular, otlar, enginarlar, zeytinyağları, daha neler neler, herşeye ağzımız sulanarak baktık, yedik, oyüzden de hiç foto çekmeyi akıl edemedim tabi. Pazardan zorda olsa çıkmayı becerip parkın yanındaki çay bahçesine oturduk, kızlar parkta baya bir oynadılar bizde o arada kahvelerimizi içtik. Sonra enerjilerini kaybeden kuzular taze sıkma portakal suyu içtiler, birazda orda kudurdular sonrada döndük. Rüzgar gibi geçen bir pazar gününden kalan bir kaç kare 


















Yiyiyormuşuz gibi  çek pampa :)

8 Nisan 2014 Salı

Bir Kadın Yedisinde neyse, Yetmişinde de odur :)


Selam herkese,
Bugün salı, beni okuyanlar biliyorsunuz artık benim salı sendromum var. Bugün benim için vakit daha ağır geçer ve beni bezdirir. Belki aranızda böyle salı sendromu olanlar vardır diye komik bişey anlatayım, keyfiniz yerine gelsin diye düşündüm :)

2 yıl önce abimlerle Bodrum'a tatile gittik bir otele. 3 büyük ve 3 küçük cadı şeklinde :)(üçüde 3,5 yaşındalar) Otelin bir çocuk havuzu var ve 3 küçük cadı orda yaşıyor, ellerinde olsa gece de orda yatacaklar:) Neyse efendim lafı uzatmayayım, tatile yeni başlayan bir aile geldi havuzun başına ve bizimkilerden 1-2yaş büyük bir oğulları var. Çocukta tabi kendini havuza attı, bizimkiler önce bir duruma bozuldular, öyle ya onların havuzuna izinsiz girmeye kim cesaret etmişti:) Çocuğa çok huzur vermediler havuzda, ıslattılar, bağrış çağrış, çocuğun aileside çocuğu çıkardı . Ertesi gün sabahın köründe biz gene havuzda yerimizi aldık :) Kızlar ellerinde kovalarla birbirlerine su atıyorlar, çok eğleniyorlardı. Biraz sonra dünkü çocuk ve ailesi geldi, kızlar bu sefer çok sallamadılar ama çocuğu, kovalarıyla mutlular çünkü. Çocukta kızların yanına gitti ve "sizin kovanızla bende oynabilirmiyim" dedi, bizimkiler hemen" hayırrr olmazz" diye ciyakladılar, çocukta ağlamaya başladı. Biz bir yandan, annesi bir yandan çocuğu teskin etmeye çalışsakta başarılı olamadık ve çocuğun annesi odaya gidip oyuncak getirmek zorunda kaldı. Kızlar çocuğun oyuncaklarını görünce birden değişip, bütün şirinlikleriyle yanına gittiler ve "bizde oynabilirmiyiz" dediler. Çocukta tabi onlara "hayır "dedi, çünkü az önce gururu kırılmıştı. Kızlardan bir tanesi "ama bize oyuncağını verirsen bizde sana kovayı veririz " dedi, saf oğlan çocuğumda "tamam" dedi ve oyuncağı verdi. Bizimkiler oyuncağı alır almaz döndüler popolarını yeni oyuncakla oynamaya başladılar, çocuk şaşırdı " ee hani kovayı verecektiniz" dedi, kızlarda" biz vazgeçtik ama" dedi. Çocuk öylece kalakaldı ve belkide hayatında yiyeceği kazıkların ilkini o gün kızlardan yemiş oldu :)

Not: Sonra biz kızlara özür diletip beraber oynattık ama gene de onun hafızasında hep kalacak bir anı olacak sanırım.

İşte bu da meşhur havuz :))

7 Nisan 2014 Pazartesi

Günaydın herkeslere :)
Nasıl geçti haftasonunuz, benim sıradan geçti ama gene de şikayet etmiyorum, haftasonu tatilinden şikayet edeni Allah taş eder vallahi :) 
Cumartesi günü sabah kahvaltı keyfi, sonra film seansı ve spor ve havuzdan sonra, akşam yemeği ve gene filmden sonra uyumaca. 
Pazar günü sabah yalnızdım bende gittim tek başıma deniz kenarında kahvaltı yapmaya. Bostanlı vapur iskelesinin yanında Deniz Park'a gittim, Allahım nasıl kalabalık, hava güzel diye sanırım herkes kendini dışarı atmış, tek başıma olduğum için hemen bana yer buldular ve güzel bir kahvaltı-gazete keyfi yaptım denize nazır. O kadar kalabalığa rağmen garsonlar çok ilgiliydi ve ne istesem hemen geldi. Gitmediyseniz gidin ve deneyin ama haftasonu için özeliikle kalabalıksanız rezervasyon yaptırın derim. 

  Resimler alıntıdır

Kahvaltıdan sonra eve geçtim, Digitürkte bir film seyrettim 360 diye, entersan bir filmdi, denk gelirseniz seyredin. Sonra arkadaşım geldi, sahil çok kalabalık diye onu benim spor salonuna götürdüm, spor yapmaya değil yahu, Sir Winston Tea'ye yani. Hava süperdi, havuz kenarına (şu an havuz boş ama olsun), deniz manzaralı süper bişeyler yedik, sonra kahve içtik bol bol dedikodu yaptık, güldük, eğlendik, akşamı ettik. Sonrasında da duş, tv derken uyku zamanı ve sabah işe gelmece. Bu arada Sir Winston Tea'ye girmek için Sports İnternational'a üye olmanıza gerek yok, nezih ve manzaralı bir yer ararsanız aklınızda olsun, tabi benim gibi üyeyseniz %10 indirim yapıyorlar :).


 Resimler alıntıdır

İşte bir haftasonunun özeti. Umarım bu haftamız güzel başlar ve güzel biter. Hepimize iyi haftalar olsun.

1 Nisan 2014 Salı

Selam,
Bugün 1 Nisan, ama hiç şaka yapacak havamda değilim, seçim sonuçları şaka gibi zaten. Neyse bu konuya hiç girmeyeyim, çıkamam yoksa.
Bugünde kızlarımın muhabbetlerini yazayım da azıcık gülelim bari :)

Dün akşam eve geldik, ikisininde gözlerinden uyku akıyor, 1500 defa hadi pijamaları giyin ve yatın dedikten sonra 1501. de biraz sesim yüksek çıktı (tamam biraz bağırdım diyelim :)) İkiside çil yavrusu gibi dağıldı pijamaları giyip yanıma geldiler masum masum ve Duru bombayı patlattı:" Bu evdeki en büyük kişi sen olabilirsin, bizde çocuk olabiliriz ama bu sana bize bağırma hakkı tanımaz, burada krallık yok, sen de kral değilsin" :)) (tabi bende ne sinir kaldı, ne gam, ne keder, yanıma çağırdım ikisinide güzelce izah ettim, özür diledim ve ikisinide yedim :))

Damla düşünmüş ve bir olay hakkında yorum yapıyor: Anne ben bu konu hakkında (konuyu hatırlamıyorum, nolcak benim bu unutkanlığım, önerebileceğiniz bişey varsa dinlemeye hazırım bu arada ) böyle düşünüyorum, bu fikrime katılıyormusun yoksa mantıksız mı buldun?
Ben: haaa :)))))))))

Duru: Biz neden Eskişehir'de yaşamıyoruz?
Ben: Neden annecim?
Duru: Çünkü Ela (yeğenim) dedemlerin bütün imkanlarından faydalanıyor, biz anca oraya gidince yararlanıyoruz
Ben :)))))))))) (tabi dedesi ve annenesi o kadar şımartıyorlarki üçünüde, çocuk haklı)

Kızlar benim makineyle foto çekiyorlar, ve bakıp beğenmediklerini siliyorlar. Bende onlara ahkam kesiyorum
Ben: Eskiden fotograf çekince tab ettirirdik öyle görürdük çektiğimiz resimleri
Kızlar: nasıl yani, ekranına bakmıyormuydunuz.
Ben: Eski makinelerin ekranları yoktu, beklemek zorundaydık 
Duru: ne kadar saçmaaaaaaaa, bence bizi kandırıyorsun sen

Hepimiz çocuklar kadar saf ve dürüst olabilsek keşke.



28 Mart 2014 Cuma

Günaydın,
Bugün kızlarıma özel bir yazı yazacağım.
Güzel kuzularım, doğduğunuz gün dün gibi, ama artık kocamann oldunuz. Ben daha fazla yaşlanıp demans olmadan sizin doğumunuzu şuraya yazayımda, bana sormanıza gerek kalmasın :)
Siz aslında bana kalsa olmayacaktınız, yani benim sağlık sorunlarım yüzünden,  o yüzden bir doktordan yardım aldık, buna tüp bebek tedavisi deniyor. O yüzden de ikiz oldunuz zaten. Duru'cum sen sormuştun ya hani, "anne sen bizi bir tane doğurmayı beceremedin mi " diye , işte bu yüzden ikizsiniz :) İlk 3 ay ağzıma tükürdünüz siz ikiniz. Su bile içemedim sizin yüzünüzden, sürekli kustum, 3 kilo verdim. 3 ay bitince yavaş yavaş yemeğe başladım, günde 1 litre süt içtim. 25. haftaya kadar herşey çok güzeldi, yedim, içtim, gezdim, doktorum kızmasına rağmen araba kullandım :) Ama hiç sizi bahane edip bişey istemedim, pişmanım :)) Sizi hep ultrasonda gördüm ve her ay görmek için sabırsızlandım. 25. haftada çok hafif bir ağrım oldu, doktorum tedbiren 9 Eylül'e git orada bir baksınlar dedi ve ben elimde bir cep telefonu ve bir cüzdanla kendi ayağımla hasteneye gittim. Ama tam 4 hafta çıkamadım. Beni 3 gün doğumhanede yatırdılar, çünkü siz doğmaya karar vermişsiniz, bana sormadan.  Orada bana NTS diye cihaza bağlayıp sancılarımı ölçtüler ve siz çıkmaya o kadar niyetliymişsiniz ki benim sancılarım 100'dü yani en şiddetlisinden. Gerçi bana o sancıyı hiç hissettirmediniz. Bana kalsa ben hemen çıkardım hastaneden. 3 günün sonunda baktılar sizden bir hareket yok, beni odaya aldılar, tabi annaneniz, dedenizde geldi Eskişehirden. Sonraki 4 hafta tam bir kabustu, sürekli yattım, yattim, yattım. Özel oda olmadığı için de 2 kişilik odada kaldık, yanıma gelen herkes doğurup gidiyordu ben kalıyordum, acayip sıkıldım, sizin sayenizde bütün intörnlerle ahbab oldum, PSP oyunlarında rekorlar kırdım, bir sürü kitap, dergi okudum, sıkıntıdan patladım ve çok ağladım. 4. haftanın sonunda doktorum baktı hala sizden farklı bir hareket yok, artık eve gidebilirsin ama hiç kalkmayacağına söz ver dedi (biliyor tabi benim ne kadar gezenti olduğumu :)) bende yeminler ettim, kalkmıcam hep yatıcam diye ve cumartesi akşamüzeri 5'te çıktık. Allahım nasıl mutluyum, herşey bana çok güzel geliyor, etraf cıvıl cıvıl faln. Ben diyorumki biraz gezelim hava çok güzel, ama başımda despot babanız, annaneniz, babanneniz ve dedeleriniz var. Beni doğruca eve götürüp yatırıyorlar. Neyse sonra pazar gecesi saat 3 sularında birisi belimi kırmaya niyetlenmiş, belimi ayırıyor gibi bir ağrıyla uyandım. Sonra babanızı uyandırdım, babanız hemen hasteneye gidelim dedi ben biraz salladım ama saat 5'te artık dayanamadım ve hemen Ege Üniversitesine yetiştik. Orada anestezi uzmanı olan Hakan amcanızı aradık ve hemen beni doğumhaneye aldılar orada da bir sürü tetkik falan yaptılar, bu arada kuvezde yok, onu ayarlamaya çalışıyorlar ama bulamıyorlar, o yüzden de ilaçlarla oyalamaya çalışıyorlar sizi. 5 gün de orada yattıktan sonra kuvez boşalınca beni doğuma aldılar. Cuma akaşm üzeri 5,25'te Damla'cım sen, 5,30 da da Duru'cum sen doğdun. Yani 30. haftada doğmuş oldunuz. Ama kuveze girmediniz. Doğumda yaşadıklarımıda başka bir postta anlatayım çok uzun oldu çünkü. :))

27 Mart 2014 Perşembe

Günaydın,
Aslında bugün bişey yazmayı düşünmüyordum ama, sevgili mutluikizannesi beni mimlemiş. Kendisine çok
teşekkür edip, hemen mim sorularını cevaplıyorum.

Soru 1: Neden Blog açtım ?
Aslında bu blogu ben 2008 yılında kızlarım doğduğu zaman açmıştım, ileride onlara bırakabileceğim bir miras gibi :) Ama tabi onlar büyürken hiç vakitim olmadığı için blog işini unuttum. Ama takip ettim. Artık kızlar büyüdüler ve benim vaktim olmaya başlayınca tekrar döndüm buralara.

Soru 2:  Hayat felsefemi belirleyen söz
"Dünyaya bir kere geliyoruz" Bunun için herşeyi çok takıp, inceleyip hayatı kendimize zehir etmenin bir anlamı yok. Sevdiklerimizle ve en önemlisi kendimizle güzel vakit geçirebiliyorsak ve sağlıklıysak gerisi boş bence.

Soru 3: Kendimle ilgili 3'ü doğru biri yanlış 4 şey:) Bunlardan biri yanlış hangisi bilin bakalım.
Çok sabırlıyımdır :))
Yemek seçerim hem de çokk
Sanırım alışveriş bağımlısıyım :((
Seyahat etmeyi ve kızlarımla, ailemle vakit geçirmeyi çooooookk seviyorum.

İşte bu kadar. İsteyen bu mimi yapabilir :))
Hepinize güzel bir gün diliyorum.

26 Mart 2014 Çarşamba

ŞİKAYETİM VAR :(

Günaydın, Bugün sizlere bir maruzatım var onu arz edeceğim :) Hatırlarsınız 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla bir çok firma indirimler yapmıştı ve bendeniz akıllı kişi de, gece kremimi %50 indirimli aldım, amanda çok kardayım diye pek bir mutlu olmuştum. Ben kremi Watsons 'dan etiket fiyatı olan 54,90 yerine %50 indirimle 27,45 TL'ye almıştım. İndirimin bittiği günün ertesinde tekrar yolum aynı Watsons'a düştü. Raflar arasında gezeken gözüm benim aldığım kremlerin fiyatlarına takıldı. AA indirimsiz aynı krem 30,90 gibi bir rakamdı. İnanamadım, görevliye sordum bunlarda indirim varmı diye YOKMUŞ. Yani anlayacağınız ben kremi sadece 3 lira indirimli almışım. Tabi hemen Watsons'ın web sayfasına girip şikayet mailimi attım, güzelce ve kibarca geçirdim :) Ben zannediyorum ki kurumsal bir firmaya, hemen geri dönecekler biz ettik sen etme diyecekler ama bilin bakalım noldu, yaklaşık 2 haftadır ne ses çıktı, ne de dönen oldu :)

Demekki indirimden önce gidilecek fiyatlara bakılacak ve gerçekten indirim varsa alınacak ve böyle üçkağıtçı sözümona kurumsal firmalardan alışveriş yapılmayacakmış.

Son olarak çok yakın bir arkadaşımın dediği gibi VATSIN, ADIN BATSINN :)))

Herkese keyifli alışverişler :)

25 Mart 2014 Salı

"İnsan kederi yaşamamak için hayatındaki herşeyi verir, ama keder size hiç bişey alamaz, çünkü keder değersizdir. "
Haftasonu izlediğim bir filmden bu söz. Tam olarak böyleydi diyemiyorum ama buna yakın bişeydi. Herkesin kederi, üzüntüsü kendisi için önemli, başkaları sadece ah vah eder. Niye böyle bir giriş yaptığım konusunda hiçbir fikrim yok.

İzmir yağmurlu hem de çok yağmurlu bugün.  Bir de yetmezmiş gibi günlerden salı. Yani karamsar olmak için zemin uygun :) Ama napıyoruz karamsar olmuyoruz, pazartesiyi atlatmış olduğumuzu hatırlıyoruz ve kocaman gülümsüyoruz. İşe yararsa ne ala, yaramazsa yapacak daha iyi bişey bulun, mesala kahvenizi, çayınızı alın güzel bir müzik açın, yağmuru seyredin, yağmurun ruhunuzu, aklınızı temizlediğini düşünün. Benim gibi iş yerindeyseniz eğer çalışın, çalışınca vakit daha çabuk geçer ve fazla düşünmenize gerek kalmaz :)) Yani ben işimin başına gidiyorum.

Haydi size iyi haftalarrr.

18 Mart 2014 Salı

Merhaba,
En son geçen salı yazmışım, insanda yazma keyfi bırakmıyor maalesef yaşanan bu son olaylar. Olmayan keyfim iyice kaçtı. Çocuklarımı nasıl korucam, nasıl büyütücem diye kara kara düşünüyorum. Aslında önümüzde çok güzel bir fırsat var "Seçim" , ama maalesef bu seçimden de ümidim yok.

Ayy neyse, sizinde içinizi karartmaya gelmedim buraya. Bugün salı ya, ben salıları sevmiyorum ya, ondan bu karamsarlığım. Havalar ısınmaya başladı tekrar. Bahar geliyor, ağaçlar gibi insanların ümitleride yeşeriyor bu mevsimde. Adımdan sanırım ben Bahar mevsimini çoook seviyorum.

Şaşıracaksınız ama haftasonu alışveriş yapmadım, evet bunu başardım :) Sadece kızlarım için kitap aldım, matemetikleri gelişssin diye. Bir de National Kids'e abone oldum, geçen seneye kadar Meraklı Minik dergisine üyeydik, ama artık o dergi kızlarımı kesmez oldu, bebekler içinmiş,(kendilerinin tanımı) o yüzden bizde bu dergiye transfer olduk. Bir de ilk üyelikte hediye olarak Volkan Yapma Seti gönderdiler. Onu da hemen denedik ve çığlıklar eşliğinde volkanımızı patlattık :) Ama sirke yüzünden iğrenç koktu, belirtmeden geçemicem :)


Bunun dışında haftasonunda hiç bişey yapmadım, hastaydım bol bol yattım, hiç bişey yiyemedim, İşte böyle saçma sapan gereksiz bir hafta geçmiş oldu, umarım bu hafta çoook güzel geçer, sağlıklı ve mutlu oluruz.

11 Mart 2014 Salı

Bir gün oğlunuz/kızınız evden ekmek almak için çıkıyor ekmek alıp eve dönmek ne kadar sürer, 10 dakika, oyuna dalarsa arkadaşlarıyla 30 dakika, hadi olsun 1 saat. Ama tam 269 gün sürüyor, 269 gün sonra geliyor ama bir tabutun içinde ve evden çıktığı kilonun 3 te biri kadar. Böyle bişeyi düşünmesi bile korkunç ama Berkin'in ailesi bu acıyı yaşıyor, üstelik katillerini herkes biliyor ama hiç kimse bişey yapmıyor.  Allah hepimizin çocuklarını korusun ve Berkin'in ailesine sabırlar versin. Umarım suçluların HEPSİ hakettikleri cezaları alırlar ve ailenin acısı bir nebze azalır. Işıklar içinde uyu Berkin.
Günaydın herkese,
Bugün salı ve ben salı günlerinden nefret ediyorum :( Herkesin pazartesi sendromu vardır benimde salı sendromum var, tersim işte, yapacak bişey yok :)
Haftasonu hiç bir şey yapmadım desem yeridir. Sadece spora gittim, yüzdüm, bir de cuma günü Kadınlar Günü indirimlerinden faydalanıp alışveriş yaptım okadar. (Gene alışveriş yaptım dedim dimi, off nolcak benim bu halim :( ) Bari yaptığım alışverişleri göstereyim size.

İlk olarak Yves Rocher'un kelebek günlerinden aldıklarımı göstereyim.

Bunlar aldıklarımın toplu görünüşü, %40 indirimli şu turuncu tüpteki, sarkmalara karşı maske. Bu hafta denedim, güzel bir ürüne benziyor ama işe yararmı demek için çok erken. 
Parfüm ise, Yves Rosher kartımın %25 indirim hakkım vardı onun için aldım. Kokusuna bayıldım, çok fresh ama kalıcı bir koku, çiçek kokularıyla aranız yoksa benim gibi tavsiye ederim. 
Rujda %40 indirimdeydi, rengi çok güzel bir pembe, biraz işiltısı var ama rahatsız etmiyor ama kokusunu hiç sevmedim maalesef :( Ama nemlendirmesi gayet güzel. Duruşuda yaklaşık olarak şu şekilde:


 
















Farda yaptığım alışverişin hediyesiydi. Gri ve lacivert renklerden oluşuyor. Ama ben far kullanmam ki :)

Şu meşhur Watsons indirminden de aşağıdakileri aldım.

Nivea roll-on hariç hepsi %50 indirimdeydi, oldukça karlı bir alışveriş oldu :)

Geçen gün Morhipo'da Bambi kampanyası vrdı herşey 19,90 TL'ydi oradan da bir ayakkabı siparişi vermiştim, o da geldi, onun da resmini koyayım darılmasın bari :)
İşe giderken hep topuklu ayakkabı giydiğim için aldım bunları, rengi burda beyaza yakın çıkmış ama daha krem rengi ve beklediğimden daha rahatlar. Ayaktada gayet şık duruyorlar, sevdim yani ben.

Evet işte aldıklarım bu kadar, bu arada geçen Kadınlar Günümüz kutlu olsun, umarım sadece bir gün kutladığımız ve lafta kalan bir gün olmaktan çıkar, hayatımızın her günü gereken değer ve saygıyı gördüğümüz bir Türkiye'de yaşarız.

Hepinize sendromsuz, mutlu bir hafta diliyorum.


7 Mart 2014 Cuma

Merhaba Blogcum,

3 günlük karanlık havadan sonra bugün İzmir'de güneş yüzünü gösterdi nihayet :) O yüzden benimde keyfim geldi biraz. Ben sanırım güneş insanıyım, hava kapalı ve yağmurlu olunca bütün enerjim gidiyor, karamsar oluyorum. Güneşle beraber benim enerjimde artıyor, herşeyi yapabilecekmişim gibi geliyor. Ama yapıyormuyum,tabi ki  hayır :) Ama olsun en azından yapmak istersem enerjim cepte dursun dimi ama.

Dün akşam işyerindeki kızlarla yemeğe gittik, daha doğrusu gün yapıyoruz, altın günü :)) Anneme hep gülerdim, altın günü mü olurmuş yemeye içmeye gidiyorsunuz diye, şimdi benim günüm var. Ama ne demişler insan kınadığı şeyi yaşamadan ölmezmiş :) Tabi anneme de söylemeyeceğim böyle bir şeyi, çünkü dalga geçer durur valla. Alsamcak'ta La Cigale 'e gittik. Yemekler çok güzeldi ama ben içerisini sevmiyorum, Oranın bahçesi çok keyifli oluyor. Ama bizim muhabbetimiz güzeldi, çok güldük gene. Kızları da götürdüm, onlar biraz sıkıldılar, onlar eller havaya yapacağımızı sanıyorlarmış, sıkıcı bulmuşlar müzikleri :)) Onlarda sıkıntıdan kendilerini cep telefonundan oyuna vurdular. Fazla oynamayın dediğim zaman da el cevap : çocuklar oyun oynarlar, ne kadar isterlerse o kadar oynarlar :))

Dün kızları işyerine getirdim. Çok eğlendiler, bütün odaları gezip herkesle tanıştılar, öpüştüler, tekrar gelicez biz diye gittiler :) Bazen diyorum bu çocukları ben mi doğurdum diye, çünkü ben çok sevgi kelebeği değilimdir, özelliklede ilk tanıştığım insanlara karşı, maşallah kızlarım herkesle dost oldular :) 

Resim alakasız bir resim, ama bu postta resimsiz olmasın dedi, kuzularımın resimlerini koydum .

Hepinize mutlu haftasonları :)

2 Mart 2014 Pazar

Günaydın, iyi haftalar herkese,
Bol gezmeli, bol yemeli içmeli, bol kahkahalı çok güzel bir haftasonu geçirdim. Çok sevdiğim kardeşten öte dostum geldi İstanbul'dan ve onunla hasret giderdik. Ama onun şansına İzmir'de hava kapalı ve yağışlıydı haftasonu. Ama bu bizi yıldırmadı tabi kide :) 
Cumartesi sabahı Güzelbahçe'de Cafehane diye bir yere kahvaltıya gittik, gitmez olaydık :( Yer olarak süper bir yerde denizin içinde, mekan olarakta şık sayılabilecek bir yer, serpme kahvaltı olayı yok, menüden tek tek seçiyorsunuz, fiyatlar pahalı ve çayda sınırlı. Ama yerin güzelliğinden bunları çokta görmezden gedik taaa ki, ekmekler küflü çıkana kadar. Evet getirdikleri ekmekler küflüydü :((( Garsonlar utana sıkıla geri aldılar ekmekleri ve yenilerini getirdiler, sonra ben tabağıma peynir aldım (taze kaşar) aa o da ne o da küflü, gözlerime inanamadım, tekrar garsonu çağırdım bu ne rezalet, arkadaşım İstanbul'dan geldi beni rezil ettiniz diye bıdı bıdı söylendim, hemen o tabakta gitti yerine yeni peynir geldi ki ben getirmeyin demiştim. Ama bilin bakalım noldu ? Gene küflenmiş bir peynir getirdiler. Tabi bu bardağı taşıran son damla oldu ve hemen kalktık oradan. Bu kahvaltı rezaletinden sonra aç bilaç Altınoluk'a gittik. Oradaki garsonlara baştan gözdağı verdiğim için bir ilgi, bir alaka sormayın gitsin :)) Masamız doldu, bir sürü şeyi bitiremedik bile ve hepsi çok güzeldi ve küfsüzdü :)). Öğleden sonra Kordondaydık. Akşam Midpoint'e gittik, orada da çok güzel mamalar yedik. Burasıda oldukça şık ve nezih bi yer, yemeklerinin hepsi de çok lezzetli, kesinlikle tavsiye edrim, yazın bahçesi de çookk keyifli, gitmediyseniz aklınızda bulunsun. Gece Gazi Kadınlar Sokağında ki Hayal Kahvesine gittik inanılmaz kalabalıktı, ordan çıktık Öküz Bar'a gittik, oradan çıktık, Warm Up Karaoke Bar'a gittik şarkılar söyledik :)) 
Pazar sabahı yağmurla uyandık, Eski Foça yolundaki Taşköy'e gittik. İnanaılmaz güzel bir yer, ortam, kahvaltı, ilgi, alaka herşey çok güzeldi. Yolunuz düşerse mutlaka gidin, hava soğuk olsada gidin, şömineleri var, hava güzelse zaten sorun yok, mükemmel bir bahçesi var, bahçede tavus kuşları, tavşanlar, tavuklar, kazlar falan var, benim kızlar çok eğlendiler akşama kadar koşturdular :) Düğün organizasyonuda yapıyorlarmış, bence kır düğünü düşünüyorsanız mutlaka bakın



Üsteki resimde sol köşede gözüken Damla :)
Mekanı anlattığım kadar var, sanırım resimler size biraz bilgi vermiştir.

İşte bir haftasonunun özeti. Umarım herkesin haftasonu en az benim ki kadar güzel geçmiştir. Hepinize mutlu bir hafta diliyorum .


28 Şubat 2014 Cuma

Tekrar Merhaba,
Günün ikinci postunu yayımlıyorum. Sevgili Darkolive'in blogunda çekiliş var, şart yok :) hediyesi de çok güzel, bence hemen katılın Katılmak için tık tık
Herkese merhabaaa, 
Haftanın son günü bugün, İstanbul'dan en sevdiğim arkadaşlarımdan birisi geliyor yani mutlu olmam için herşey tam :) Umarım haftasonuda çoooooooookk güzel geçer.

1-2 post önce yaptığım alışverişlerden bahsetmiş ve her seferinde pişman olduğumu yazmıştım. Aradan 1-2 gün geçmesine rağmen gene yaptığım alışverişle karşınızdayım :(( Üstelik bunların yanında kızlarıma çok güzel tokalarda aldım ama onların fotolarını çekmeyi unuttum. Acsesorize'da %70indirim var, bişeyler kaldıysa hala bakın mutlaka.

Gelelim aldıklarıma.
3 tane bluz aldım, ben işte genelde elbise giyiyorum, altına üstüne ne uydurucam diye düşünmüyorum. Ama etek yada pantolan giymek istediğimde baktım çok bluzum yok, ben de uygun fiyatlı bunları aldım (burada gördüğünüz gibi hem ihtiyaç hem de uygun fiyatlı diye kendimi rahatlatıyorum :))

 Bu saten gömleğin rengi çok tatlı bir yeşil aslında ama rengini bir türlü tutturamadım.
 Bu gömlegin kumaşı yumuşacık çok güzel bir kumaş, hem kotlarla hem kumaş pantolan ve eteklerle çok güzel oluyor (denedim ordan biliyorum )
Bu da vişne rengi şifon bir bluz. Üstte çok şık duruyor.

Bu kolyeyi de çok sevdiğim bir arkadaşım hediye aldı. Bayıldım kendisine :))

İşte böyle bir alışveriş postu daha bitti. Herkese mutlu haftasonu diliyorum

25 Şubat 2014 Salı

Selamlar herkese,
Bugün gene kızlarımı çekiştireceğim, büyüdükçe onlara laf yetiştirmede çok zorlanmaya başladım. Hem kız, hem de iki tane olunca streo radyo yayını gibi oluyorlar :) Biri bişey anlatırken tesadüf buya diğerininde başka bişey anlatası geliyor, ama ikiside benim sadece kendisini dinlememi istiyor, ben ne kadar teker teker anlatın desemde onlar benim alzheimer olmamı istemediklerinden olsa gerek ikisi birden anlatmaya devam ediyorlar:) Bazen dinliyormuş gibi yapıyorum ama onuda yemiyorlar maalesef, hemen konuyla ilgili sorular sorarak beni sıkıştırıyorlar, bende tabi dinlemediğim için kem küm, gak gubarak gibi şebeklikler yapıyorum ama bu seferde kızıyorlar, biz burda sana bişey anlatıyoruz ama sen dinlemeye tenezzül bile etmiyorsun diye. (aynen tennüzül kelimesini söylüyorlar, nerden öğrenmişler bilmiyorum) 

Yemek yeme konusu da ayrı bir terane, benleyken yemeği çok zor yiyiyorlar, ama bakıcı teyzeleri hem kısa sürede hemde daha çok yedirebiliyor. Kadıncağız çocuklara üzüldüğü için ben gelmeden akşam yemeklerini yedirmiş oluyor :) Geçen gün Duruyla yemek konusunda şöyle bir muhabbet geçti aramızda
Ben : Annecim hadi tabağını bitir artık
Duru: Ama ben yemek istemiyorum 
B: Hadi kuzum ye biraz daha bence
D: Neden bu yemeklerin haplarını yapmıyorlarki, içerdik böylece yemek yemekten kurtulurduk, hem de sağlıklı beslenirdik.
B:...................... (itiraf ediyorum, bende küçükken yemek yemeyi sevmezdim, ve bu hap meseledi benimde aklıma gelmişti ama ortaokul son sınıfta :)))

Gene bir gün yemek masasındayız.
Ben: Hadi şu yemekleri bitirin artıkkkkk.
Damla: Ben doydum
B:Ama çok az yedin annecim, bu kadar yemekle hiç büyüyemezsin
D: Ben zaten büyümek istemiyorum ki, hep çocuk kalmak istiyorum.
B: Nedenmiş o
D: Çünkü büyüyünce yaşlanıyorsun, kırışık oluyorsun ve ölüyorsun, ben ölmek istemiyorum
B:.................. Akıllıca

Yine bitmek bilmeyen bir akşam yemeği masasında ikisi sohbet ediyorlar.
Duru: Keşke bizimde özel güçlerimiz olsaydı.
Damla: Ama biz insanız, uzaylıların özel güçleri olur.
Duru: Haklısın biz dünyada yaşıyoruz, dünyalıyız
Damla: ama dünya da uzayda dimi anne
Ben: evet annecim
Damla: ozaman bizde uzaylıyız :))
Duru: Belki keşfetmediğimiz bir gücümüz vardır, biz bunu deneyelim :))

Bu aralar bende bir unutkanlık var, havalardanmıdır dicem ama her zamanki halim maalesef :)) Kızlarla giyindik, arabanın yanına geldik ve benim aklıma bişey unuttuğum geldi
Ben : Kızlar yukarı çıkmamız gerekiyor
Damla: Gene ne unuttun
Duru: Anne senin kafa bu aralar çok değişik :)))  (sanırım karışık demek istedi)

İşte böyle, hiçbirimizin kafası değişik olmasın çünkü bu zamane çocuklarının hepsi uzaylı bence :))

 


FİLM SEANSI

Günaydın,
Dünkü postta bahsettiğim haftasonu izlediğim filmleri anlatacağım yeni postuma hoşgeldiniz :)

İlk film eski bir film, ama seyredilmemiş her film yeni filmdir mantığıyla izledik :)
Filmin adı "Koruyucu" (Machine Gun Preacher)

Film gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Başrolde oynayan Gerard Butler muhteşem bir performans sergiliyor, bir insanın başkalrı için neler yapabileceğini ve kendi ailesinden bile vazgeçebileceğini çok iyi anlatıyor. Filmdeki bütün oyuncular (küçük Sudan'lı çocuk oyuncularda dahil ) çok başarılı. Filmi seyrederken içiniz acıyor, insanların bu nasıl bu kadar acımasız olabildiklerini sorguluyorsunuz. Ben bu filmde ayrıca kendimide sorguladım, bu hayata geldim gidiyorum, ama kime ne faydam var, birilerine yardım edbiliyormuyum diye. Benim bu hayatta en çok istediğim şey yardıma muhtaç çocuklar için bişeyler yapabilmek, onların tüm hayatlarına dokunup, onları mutlu etmek. Yaptığım elbette küçücük yardımlar var ama, benim amacım daha çok çocuğa daha uzun süreli yardımlar yapmak. Umarım bir gün bu hayalimi gerçekleştirebilirim. Ne kadar çok yazdım dimi, neyse kısaca seyredilmesi gerekn bir film, izlemediyseniz mutlaka izleyin.

İkinci Filmimiz En iyi Film,En İyi Kadın Oyuncu En iyi Yönetmen ve En İyi Görsel Efekt dallarında Oscara aday gösterilen "Yerçekimi" (Gravity)
Biz filmi sinemada değil evde seyrettik, sinemada ve 3D seyretseydik belki daha çok etkilenebilirdik. Film görsel açıdan gerçekten muhteşemdi, kendimiz uzayda, boşlukta hissettik gerçekten. Sandra Bullock'un performansı iyiydi ama bence Oscar'ı alamaz. George Clooney'i az görüyorsunuz, çok fazla diyalog yok genlede monolog şeklinde geçiyor, filmin sonunu tahmin ediyorsunuz, müzikler iyiydi, filme heyacan katmak istemişler ama bu kadar da olmaz diyorsunuz, ben hep biyerden marslı bir kutup ayısı çıkacak diye bekledim açıkcası :))). Filmi görsel efektleri açısından izlemeye değer bence, ama 3D izleme şansınız varsa daha süper olur.
Bu haftalık seansımızda bu kadar. Haftaya yeni filmlerde görüşme üzere hepinize iyi seyirler.